---
 
.
 
  ANA SAYFA
  ATATÜRK RESİMLERİ
  MURSAL KÖYÜ NOSTALJİ
  RESİMLER
  YURTTAN GÖRÜNÜMLER
  MURSAL TELEFON REHBERİ
  FIKRALAR
  VİDEOLAR
  BİLGİSAYARIN TARİHİ
  ZİYARETÇİ SAYFASI
  ŞİİRLER
  HALK OZANI MURTAZA YALÇIN
  HANIMLARA ÖZEL
  SİTEYİ NİYE KURDUM
  MURSAL KÖYÜ RESİMLERİ
  İSMET ALPAY'DAN RESİMLER


FIKRALAR

DOSTLARIM ŞİİRLERLE HERHALDE DUYGUSALLAŞTIK BİRAZ GÜLELİM


 

Çıkabilirsin

 

 

Adamın biri işten eve gelmiş bir bakmış, karısı başka bir adamla yatakta. Hemen tabancasını almış ve öteki adama:

Madem karımı istiyorsun onu benden erkek gibi al. Seni düelloya davet ediyorum," demiş

Öteki adam kabul etmiş, ikisi birlikte yandaki odaya girip kapıyı kapatmışlar. Kadının kocası öteki adama fısıldamış;

Aslında kimsenin canının yanmasına gerek yok, ikimiz de havaya ateş edelim sonra ölmüş gibi yere yatalım, karım ilk önce hangimizin yanına koşarsa en çok sevdiği odur."

Böylece ikisi havaya bir el ateş edip hemen kendilerini yere atmışlar. Kadın silah sesini duyar duymaz koşarak içeri girmiş, yere yatan iki adama bakmış ve bağırmış:

Hayatım çıkabilirsin, ikisi de öldü!"
 

Son İstek

 

 

Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği haline görevini yapması için çağırmış.

Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken, Fred'in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile yazacak bir şeyler istemiş.

Papaz, anlayışlı bir şekilde, Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış. Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir şeyler yazıp papaza uzatmış ve aniden ölmüş. Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.

Birkaç gün sonra cenaze sırasında, Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış. Cenazenin gömülmesinden hemen önce, Papaz ileri çıkarak:

"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt kalem isteyerek bir şeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum," demiş ve cebinden kağıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:

"Lütfen bir adım sola çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"
 

Sandıktan

 

 

Afacan, yıl sonu karnesini babasına uzatır. Karneyi inceleyen baba:
Ben hayatımda bu kadar berbat bir karne görmedim," diye kükrer. Nedir bu böyle, ha? Bütün notlar zayıf."
Bilmem, baba..." diye yanıtlar, Afacan. "O karneyi sandığın içinde buldum ve üstünde de senin adın yazıyor."

Sohbet

 

 

Uçağın havalanmasını beklerken adamın yanında oturan diğer yolcu, adama dönmüş ve
 Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum eğer yolculuk esnasında yanınızdaki ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana.
Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça kapatmış ve adama; Hangi konuda sohbet etmek istersiniz? Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz? Olabilir, bu ilginç bir konu olabilir ancak nükleer enerji konusuna girmeden önce size başka bir soru sorayım. Bir at, bir inek ve bir keçi, üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen, keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde dışkılar. Sizce neden?
Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış; Hiçbir şey aklıma gelmiyor, bilmiyorum.
Kitabını okumak steyen adam; 
Hiç bir bok hakkında bilgin yoksa ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istedin?

Padisahla Vezir

 

 

Padişah ile vezir tartışmaya başlamış. Padişah vezire,
En büyük ve en güçlü olan benim. Sen benim emrimdesin!" demiş. Vezir,
Hayır ben büyüğüm. Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun," diye itiraz etmiş. Tartışma uzayınca padisahla vezir, bir çobanın yanına gitmişler ve konuya hemen girmemek için çobana sormuşlar:
Senin koyunun mu büyük, ineğin mi?"
Çoban şaşırmış;
İneğim," demiş.
Keçin mi büyük, öküzün mü?" Çoban;
Öküzüm tabii," deyince, asıl soruyu yöneltmişler çobana:
Söyle bakalım, padişahın mi büyük, vezirin mi?"
Çoban hiç düşünmeden yanıt vermiş:
Vallahi ben bu hayvanları tanımıyorum!"
 


 

İçinde Ben de Vardım

  Nasrettin Hoca bir gün komşusuyla konuşurken laf arasında komşu sorar:
-Ya Hoca, dün gece sizin evden bir gürültü geldi. Acep nedir?
Hoca cevap verir:
-Bizim hanımla merdivenlerde kavga ediyorduk da benim kavuk yuvarlandı.
Komşu şaşırır:
-Hoca, hiç kavuktan o kadar ses çıkar mı?
Hoca kısık sesle cevap verir:
-Ya, anlasana içinde ben de vardım! 

 

08.02.2010

Yükünüz dökülüyor

   Çankaya yokuşundan inmekte olan kamyon kırmızı ışıkta durunca, yanındaki arabadaki sarışın camını indirir ve bağırır:

"Hey, duymadınız! Ben Ayşe! Yükünüz yola dökülüyor diyorum."

Kamyoncu gene sürer. Üçüncü kırmızıda sarışın arabasından fırlar kamyonun camını yumruklar, indirtir.

"Yahu ben Ayşe! Yükünüz dökülüyor!"

Kamyoncu kafa sallar ve sürer...

Dördüncü kırmızıda bu defa kamyoncu aşağı iner, sarışının arabasına yürür, camı tıklatır, indirtir.

"Hey!" der, "Benim adım da Mehmet. Ankara'da kış var ve ben tuz kamyonu sürüyorum!"

27.01.2010

Kılıbık

 

 

Aslanla boğa oturmuş içki içiyorlarmış. Sohbetin en güzel anında aslan saatine bakmış: 

"Ooo, saat 11 olmuş, ben gideyim hanım evde bekliyordur" demiş.

Bunun üzerine boğa:

"Yuh kılıbığa bak!" demiş. "Bir de ormanlar kralıyım diye geçiniyor."

Aslan acı acı gülümseyerek: 

"Beni evde dişi bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek değil."



 

Uzay görevi

  Nasa Mars'a insan gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş. İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:

"1 Milyon Dolar." demiş ve eklemiş "Kızılhaç'a bağışlayacağım."

İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar. Doktor:

"2 Milyon Dolar." demiş. "Bir milyonunu aileme vereceğim bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım."

Üçüncü aday olan Temel aynı soruya:

"3 Milyon Dolar." diye cevap verince yetkililer neden herkesten fazla istediğini sormuşlar. Temel yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle:

"1,5 milyonunu ben alırım, 1,5 milyonunu size veririm, mühendisi de Mars'a gödeririz

Futbol

   Bir futbol fanatiği birgün arkadaşının ziyaretine gider. Arkadaşı ise ölüm döşeğinde azraille boğuşuyor. Perişan durumda olan arkadaşına rağmen dayanamaz ve sorar:

"Bana bir iyilik yap ve öbür tarafa gittiğinde orda da futbol var mı yok mu diye haber ver."

Arkadaşı tamam der. Adam öldükten iki hafta sonra fanatik arkadaşını ziyaret eder. Fanatik olan, arkadaşının hayaletini görünce saşkınlıkla kalkar. 

Hayalet:

"Sana bir iyi bir de kötü haberim var, ilk önce hangisini söyleyeyim?"

Fanatik:

"İyi haberden başla."

"İyi haber; her carşamba arkadaşlarla maç yapıyoruz. Kötü haber ise; bu çarşamba kalecimiz sensin!"

Bijon

 

 

Arabanın lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır.
Hemen dışarı çıkar. Kriko, stepne, bijon anahtarı derken tekeri söker. Tam söktüğü anda 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlara ulaşmak mümkün değil. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.

Olayı en başından beri akıl hastanesinin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir akıl hastası adama seslenir:

"Sen ne yapıyorsun orada öyle?"

"Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm."

"Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun ziyanı yok seni lastikçiye kadar idare eder."

Adam hemen denileni yapar ve akıl hastanesindeki deliye seslenir:

"Senin ne işin var allah aşkına tımarhanede?"

"Sor mu bu şimdi? Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, salaklıktan değil."

06.11.2009

Ampul

  Akıl hastanesinde bir gün hastalardan biri koşarak doktorun yanına gelmiş:

"Doktor bey çabuk bizim koğuşa gelin", demiş.

Doktor gitmiş, akıl hastalarından bir tanesi kendini ayaklarından tavana asmış öylece duruyor. Doktor, "ne bu" diye sormuş.

Doktoru çağırmaya giden hasta cevaplamış:

"Doktor bey bu zır deli kendisini ampul sanıyor".

Doktor kızmış:

"Olur mu öyle şey hemen indirin onu aşağıya".

Yine aynı deli:

"Olur mu doktor bey o zaman da biz ışıksız kalırız."

20.10.2009

Ya çekersen

   Akıl hastasının biri bir gün doktoruna gider ve iyileştiğini söyleyerek taburcu olmak ister.

Bunun üzerine doktor:

"Sana bir soru soracağım doğru bilirsen buradan çıkarsın."

"Peki anlaştık sor sorunu."

"Sen 10 katlı bir binanın tepesine çıksan bende aşağıda bir bardak su tutsam. Şimdi aşağıya atlar mısın atlamaz mısın?"

"Niye atlayım ben deli miyim der?"

Doktor içinden adamın gerçekten iyileştiğini düşünür ve neden diye sorar.

"Ya bardağı çekersen?"

Cehennem

Cemal askere gidiyor diye annesi ağlıyormuş. Temel:

"Ne ağlıyorsun,geri hatta kalırsa bi mesele yok, cepheye giderse iki ihtimal var, ya yaralanır, ya yaralanmaz. Yaralanırsa ya iyileşir, ya iyileşmez. İyileşirse iyi, cepheye tekrar göndermezler. Ölürse ya cennete gider, ya cehenneme gider. Cennete giderse iyi cehenneme giderse öyle bir evlat için ağlamaya değmez."
 

Bijon

Arabanın lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır.
Hemen dışarı çıkar. Kriko, stepne, bijon anahtarı derken tekeri söker. Tam söktüğü anda 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlara ulaşmak mümkün değil. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.

Olayı en başından beri akıl hastanesinin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir akıl hastası adama seslenir:

"Sen ne yapıyorsun orada öyle?"

"Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm."

"Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun ziyanı yok seni lastikçiye kadar idare eder."

Adam hemen denileni yapar ve akıl hastanesindeki deliye seslenir:

"Senin ne işin var allah aşkına tımarhanede?"

"Sor mu bu şimdi? Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, salaklıktan değil."
 

Zenginlik

Biri Adanalı, diğeri Kayserili iki çiftçi sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler; Adanalı başlamış:
 
"Bizim orda sabah günes doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyor biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoruz." demiş.
 
Buna karşılık Kayserili:
 
"Yahu bizim de vardı öyle bir arabamız ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık."
 

Uzay

Uluslararası bir toplantıda konuşulurken,

Amerikalı:

"Biz Mars'a gideceğiz." demiş.

Alman:

"Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz." demiş.

Fransız:

"Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var." demiş.

Temel de onlardan geri kalmamak için :

"Biz de güneşe gideceğiz." demiş.

"Güneşe gidemezsiniz, demişler. Güneş yakar."

Temel gülümsemiş:

"O kadar da enayi değiliz, tabi." demiş. "Akşam serinliğinde gideceğiz."
 

Af

Başkan Temel, bir hapishaneyi ziyaret etmiş. Bir tanesi dışında tüm mahkumlar suçsuz olduklarını, haksızlığa ugrayıp hapse düştüklerini anlatıyormuş.

O tek mahkum, şeytana uyup bir suç işlediğini, cezasını hak ettiğini söyleyince Temel hapishane yöneticilerine dönerek:

"Bu adamı serbest bırakın, öteki masum insanların ahlakını bozmasın

Hesap

Adamın biri, bir lokantanın önünden geçiyormuş. Bir bakmış camda kocaman bir ilan:

****
" Sen ye torunun ödesin!"
****

Adamın hoşuna gitmiş bu ilan. Girmiş içeri bir güzel karnını doyurmuş. Tam kalkacağı sırada garson hesabı getirmiş. Adam çıkışmış tabi:

"Bu ne kardeşim. Hani torunum ödeyecekti?"

"Tamam beyefendi haklısınız ama, bu zaten dedenizin hesabı."
 

Ormanlar Kralı

Aslan bir gün ormanda kasıla kasıla yürüyormuş ve tilkinin yolunu kesmiş. Kükreyerek demiş ki:
 
"Bu ormanın kralı kim?"
 
Tilki: "Tabi ki sizsiniz efendim bu da sorulacak soru mu?" demiş. Aslan tilkiye aferin diyerek yoluna devam etmiş.
 
Karşısına tavşan çıkmış, ona da sormuş kükreyerek: "Bu ormanın kralı kim?"
 
Tavşan: "Sizsiniz efendim sizden başka kim olabilir?" demiş. Tavşana da aferin diyen aslan yürümeye devam etmiş.
 
Sonra fili görmüş, ona da kükremiş: "Bu ormanın kralı kim ulan?"

Fil, hortumunu aslana doladığı gibi bir sağa bir sola savurmuş ve hemen ilerdeki göle fırlatmış. Aslan güç bela sudan çıktıktan sonra:

"Bilmiyorum desen yeterdi kardeşim."
 

İnat

Bir gün üç arkadaş birbirlerine ne kadar inatçı olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar ve herkes en çok inat ettiği anısını anlatıyormuş. Birinci inatçı anlatmaya başlamış:
 
"Bir gün evi telefonla aradım, hanım alo demedi, ben de cevap vermedim, telefon sabaha kadar açık kaldı"demiş.
 
İkinci inatçı "O da bir şey mi?" Ben bir gün eve geldim, kapıyı çaldım, hanım kimsin demedi, ben de kim olduğunu söylemedim, sabaha kadar kapının önünde yattım."
 
Üçüncü inatçı "O da bir şey mi"demiş? Biz evlendiğimizde karım bana dokunmadı diye bende ona dokunmadım ve hala daha da dokunmuyorum" demiş.
 
iki inatçı birden; "Olur mu yahu?" demiş,
 
"Sizin iki tane çocuğunuz var?"
 
İnatçı:
 
"İnat ettim onları da sormadım."

Reçete

Bir kadın eczaneye girer ve arsenik ister.
 
"Ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sorar eczacı.
 
"Kocamı öldürmeyi", diye yanıtlar kadın.
 
"Ne? Şaka yapıyorsunuz herhalde! Cinayet işlemeniz için size arsenik satamam."
 
Kadın, gayet sakin bir biçimde çantasını açar ve kocasının, eczacının karısı ile samimi halde çekilmiş resmini gösterir. Eczacı istenilen ürünü hazırlamak üzere arkasını dönerken:
 
"A tabii, reçeteniz varsa, durum değişir..."
 

Ütü

Temel, iki kulağı da yanık vaziyette hastaneye getirilmiş. Doktor bu duruma şaşırıp sormuş:

"Nasıl oldu bu?"

"Ütü yaparken telefon çaldı."

"Peki diğer kulağın nasıl yandı?"

"O da ambulans çağırırken

    YANLIŞ MAİL

Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.
Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir.
Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....
Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.
Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
-Kime : Sevgili karıma
Konu : Yeni ulaştım.
Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not : Burası çok sıcak.

Güvensizlik

Büyük bir banka soygunundan sonra çalıntı otomobille yol alan üç soyguncu, kent dışında otomobilden inip tarlalar arasında geldikleri yöne doğru hızla ilerlediler.  Uzun süren bu iz kaybettirme yürüyüşünden sonra ıssız bir yer bulup oturdular. İçlerinden biri: 
"Haydi sayalım artık, dedi.  Kaç milyon kaldırdığımızı merak ediyorum."
İkincisi elini şöyle bir salladı: 
"Yorgunluktan öldük yahu! Şimdi o kadar parayı saymakla ne diye uğraşalım. Yarın gazetelerde okur, biz de öğreniriz kaç milyon kaldırdığımızı."
Üçüncüsü öfkeyle yerinden fırladı:
"Deli misin be!  Yarın her gazete ayrı bir rakam verir, biz de birbirimize gireriz!"
 

Yazı - tura

Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı-tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş. Temel ise hala yazı-tura atıyormuş. Sınav danışmanı, ne yaptığını anlamak için Temel’ in yanına gelmiş:
"Bütün sorular için yazı-tura atıyorsun, hala bitiremedin mi?
"Ben mi? Ben 1 saat önce bitirdim. Şimdi cevaplarımı kontrol ediyorum."


 

 

Yasak

İngiliz, Amerikalı ve Türklerin bulunduğu gemi kaza yapar ve su almaya başlar. Kaptan telaşla yolcuların arasına girer ve;
"Lütfen herkes sakince filikalara doğru gitsin gemi su almaya başladı."
Yolcular bu uyarıyı umursamaz ve aynen devam ederler. Kaptan aynı uyarıyı birkaç defa yapar
ve insanların gemiden ayrılmadıklarını görünce çaresizce geri çekilir. Bu arada uyanık kaptan yardımcısı kaptana:
"Ben bu insanların hepsini gemiden çıkarırım." Kaptan:
"Nasıl yapacaksın bunu hemen yap."
Kaptan yardımcısı gider ve bir süre sonra geri döner.gemi bomboştur. Kaptan merakla sorar:
"Ya nasıl başardın bunu?" Kaptan yardımcısı anlatır:
"İngilizlere sizin gibi asil bir milletin böyle batan bir gemide ne işi olur dedim hepsi denize atladı, Amerikalılara deniz suyu insan sağlığına yararlıdır dedim onlarda hemen suya atladı."
Kaptan merakla sorar:
"Peki türklere ne dedin, onlar kesinlikle ayrılmaz gemiden."
Kaptan yardımcısı pişkin pişkin gülerek:
"Türklere de denize girmek yasaktır dedim."
 
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
Kimyacı:
-Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.
Fizikçi:
-Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.
Jeolog:
-Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.
Matematikçi:
-Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.
Antropolog:
- Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar. Adam cevap verir:
- Boru yetmedi!!
!!!!

Filler

Uluslararası bir konferansta filler tartışılıyormuş. Her ülkeden konuşmacılar filler ile ilgili farklı konuları dile getirmişler.
Fransızlar: "Fillerde cinsel yaşam."
Çinliler: "Fil pişirmenin bin yolu."
Etiyopyalılar: "Bir fille bir kişi nasıl doyar?"
İngilizler: "Safaride fil avlama teknikleri."
Almanlar: "Filler ve fillerin Alman dil ve kültürüne etkileri."
İranlılar: "Filler çarşafa nasıl sokulur?"
Amerikalılar: "Daha büyük ve daha görkemli fil nasıl yetiştirilir?"
Japonlar: "Daha küçük ve daha ucuz fil nasıl yetiştirilir?"
İsrailliler: "Filler en pahalı en karlı nasıl satılır?"
Brezilyalılar: "Fillerle karnavalda samba yapma metodları." ile ilgili konuşmalar yapmışlar. En son Türk konuşmacıya söz verilmiş, konuşmanın konusu;
"Ne olacak bu fillerin hali?"

Derin mi?

Temel, dere kenarında oturuyormuş. Oradan cipiyle geçmekte olan bir adam suyun derin olup
olmadığını sormuş. Temel de: 
"Derin değildir geçebilirsin." demiş. Adam da Temel'e güvenerek suya cipiyle girmiş. Araba bir anda sulara gömülmüş. Kan ter içinde sudan çıkan adam Temel'in yakasına yapışmış.
"Hani derin değildi kardeşim!"
"Abi vallahi benim suçum yok, demin bir ördek geçiyordu su da beline geliyordu."

Karşı kaldırım

Temel, bulunduğu kaldırımdan kan ter içerisinde karşıya geçip rastladığı ilk kişiye sormuş:
"Afedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba?"
Yoldan geçen adam şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek:
"İşte şurada!", demiş.
Temel fena halde sinirlenerek:
"Kime yutturuyorsun yahu! Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!"
 

 

Kılıbık

 Aslanla boğa oturmuş içki içiyorlarmış. Sohbetin en güzel anında aslan saatine bakmış: 
"Ooo, saat 11 olmuş, ben gideyim hanım evde bekliyordur" demiş.
Bunun üzerine boğa:
"Yuh kılıbığa bak!" demiş. "Bir de ormanlar kralıyım diye geçiniyor."
Aslan acı acı gülümseyerek: 
"Beni evde dişi bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek değil."




 

Yükünüz dökülüyor

 

 

 

Çankaya yokuşundan inmekte olan kamyon kırmızı ışıkta durunca, yanındaki arabadaki sarışın camını indirir ve bağırır:

"Hey, duymadınız! Ben Ayşe! Yükünüz yola dökülüyor diyorum."

Kamyoncu gene sürer. Üçüncü kırmızıda sarışın arabasından fırlar kamyonun camını yumruklar, indirtir.

"Yahu ben Ayşe! Yükünüz dökülüyor!"

Kamyoncu kafa sallar ve sürer...

Dördüncü kırmızıda bu defa kamyoncu aşağı iner, sarışının arabasına yürür, camı tıklatır, indirtir.

"Hey!" der, "Benim adım da Mehmet. Ankara'da kış var ve ben tuz kamyonu sürüyorum!"

 

Son İstek

 

 

Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği haline görevini yapması için çağırmış.

Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken, Fred'in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile yazacak bir şeyler istemiş.

Papaz, anlayışlı bir şekilde, Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış. Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir şeyler yazıp papaza uzatmış ve aniden ölmüş. Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.

Birkaç gün sonra cenaze sırasında, Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış. Cenazenin gömülmesinden hemen önce, Papaz ileri çıkarak:

"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt kalem isteyerek bir şeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum," demiş ve cebinden kağıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:

"Lütfen bir adım sola çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"

 

Nasılsın?..

 

 

Genç adam, İstanbul'dan Ankara'ya otobüsle giderken, verilen molada hemen tuvalete koşturdu. Boş bir kabin bulup kendini oraya attı. Tam kabine girmişti ki, yan kabinden bir ses, "Merhaba" dedi. Adam saskin saskin, "Merhaba" diye cevap verdi.
Ses devam etti:
"Nasilsin?"
İlk defa başına böyle bir sey geliyordu... yine de şaşkın şaşkın cevap verdi:
"Sağ ol, iyiyim. Sen nasılsın?"
Ses sordu:
"Ne yapıyorsun?"
Bir an tereddüt geçirdi. Adam onun tuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu. Başka bir şey söylemesi gerektiğini düşündü ve:
"Ben," dedi, "İstanbul'dan gelip, Ankara'ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun?"
Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi.
"Hayatim, telefonu kapatıyorum. Yandaki tuvalette bir geri zekali var. Sana sorduğum sorulara cevap verip duruyor. Ben seni daha sonra ararım

Son İstek

 

 

Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği haline görevini yapması için çağırmış.

Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken, Fred'in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile yazacak bir şeyler istemiş.

Papaz, anlayışlı bir şekilde, Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış. Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir şeyler yazıp papaza uzatmış ve aniden ölmüş. Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.

Birkaç gün sonra cenaze sırasında, Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış. Cenazenin gömülmesinden hemen önce, Papaz ileri çıkarak:

"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt kalem isteyerek bir şeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum," demiş ve cebinden kağıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:

"Lütfen bir adım sola çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"

 

Pantolon

 Adamın biri yolda yürürken, önünden yürüyen başka bir adama gözü takılmış. Adam sürekli şapkasının üzerinden kafasını kaşıyormuş.

Adam en sonunda dayanamayıp önden yürüyene sormuş:
Beyefendi birşey sorabilir miyim?
"Buyrun."
"Afedersiniz ama dikkatimi çekti, dayanamadım. Neden başınızı şapkanızın üzerinden kaşıyorsunuz? Şapkanızı çıkarıp kafanızı kaşısanız daha kolay değil mi?"
Ben size bir soru sorabilir miyim?
Buyrun."
Siz bacağınız kaşındığında pantolonunuzu mu çıkarıyorsunuz?"

Baba Yüreği

Bir gün meraklı çocuk annesine ve babasına sorar "Anne ben nasıl oldum?"
Aile hafiften telaşa kapılır, olayı çocuğa nasıl anlatacakları hakkında.
Ama baba hiç bozuntuya vermeden der ki
"Biz annenle bir akşam yastığımızın altına iki küp şeker koyduk, sabahına sen oldun"

Bunun üzerine akşam çocuk yastığının altına iki küp şeker koymuş. Sabah kalktığında görmüş ki şekerlerin üstü bir sürü karınca ile dolu...
Tam elini kaldırmış, vuracakmış ki, duraksayarak kendi kendine "Baba yüreği işte, kıyamıyor insan" diye iç geçirmiş...

Yangın

Adamın birinin evinde yangın çıkmış. Komşuları yardıma koşmayıp olayı seyretmeye başlayınca iş başa düşmüş.
Adam, ilk önce oğlunu yangının içerisinden çıkarıp dışarıda beklemesini söylemiş. Dalmış tekrar duman ve ateşin içerisine, kızını çıkartmış dışarıya. Sonra karısını, sonra köpeği ve kedisini. Daha sonra dışarı hiçbir şey getirmeden 3 kere daha içeri girmiş çıkmış.
Onu seyreden komşularından biri sormuş:
"Niçin yanan eve girip çıkıyorsun dışarı hiç bir şey getirmiyorsun?" diye;
"Kayınvalidem içeride!" demiş adam,
"Arada bir girip çeviriyorum!"

Yeniden doğmuş

Kadının biri, 46 yaşındayken kalp krızi geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor. Ameliyat masasındayken, ölüme yakın, birden bir hayal görüyor. Azraili görüyor ve soruyor:
"Benim saatim geldimi?"
Azrail cevap veriyor:
"Hayır, senin daha 43 sene, 2 ay ve de 8 günün var".
Narkozdan uyandığında, estetik yaptırmaya karar veriyor. Yüzünü gerdittiriyor, dudaklarını doldurtturuyor vs. Yeniden doğmuş gibi oluyor.
Daha uzun bir süre yaşıyacağını bildiği için şimdi, o kadar ameliyatin değdiğini düşünüyor. Son ameliyattan sonra, hastaneden tamamen yeni bir insan gibi çıkıyor. Tam karşıdan karşıya geçiyor ki ambulans çarpıyor. Ölüyor.
Cennette Azrail'e soruyor:
"40 seneden daha fazla yaşıyacağımı sanıyordum! Neden ozaman bana o ambulansın çarpmasını sağlayıp, beni öldürdün?"
Azrail cevap veriyor:
"Kız, ben seni hiç tanıyamadım!"

İzin

Temel askerde bir gün komutanından izin istemiş ve mazeret olarak da eklemiş:
"Çocuğum olacak da…" 
Komutan:
"Ne zaman?" diye sormuş. 
Temel:
"İzin verirseniz eve gittikten 9 ay sonra."
 

Tembih

Bütün erkekler mahşer yerinde toplanmış, başlarında bir melek, herkes şaşkın şaşkın birbirine bakıyormuş.
Melek herkesi susturup: 
"Karısından korkanlar şu tarafa geçsin!" diye bağırmış.
Kendisinden geçmiş, bodur, pısırık birisi hariç hepsi meleğin söylediği tarafa geçmiş. Bütün erkekler dönüp geçmeyen adama bakmışlar özenerek.
Melek sormuş: 
"Sen korkmuyor musun karından?"
Adam cevap vermiş:
"Yok korkmak korkmamak değil mevzu benim derdim başka. Karım burada kalmamı tembihledi."

Kısa yol

Temel ile Dursun hızlı trende yolculuk yaparken bir sığır çiftliğinin önünden geçerler.
Temel:
"Ula Dursun burda tam 397 sığır var."
Dursun:
"Ula Temel nasıl saydun haçen zırt diye geçtuk."
Temel:
"Onun kısa bir yolu vardır. Ayaklarını sayup dörde böleyrum."

Eksik

Küçük çocuk bakkala öfkeyle sordu:
Neden hep küçük yumurta veriyorsun?"
Bakkal:
Taşınması kolay olur da ondan."
Bunun üzerine çocuk eksik para verip yumurtaları alıp giderken bakkal seslendi:
Ama sen eksik para verdin."
Çocuk gülerek:
"Sayması kolay olur da ondan."

Paraşüt

Temel paraşüt satıyormuş. Bir müşteri gelmiş:
Beyefendi bu paraşütle 40000 fitten atladık diyelim."
"Evet."
Açılmazsa ne olacak?"
1.düğmeye bas açılır."
Ya açılmazsa?"
2.düğmeye bas açılır."
Ya açılmazsa?"
Kardeşim 3. düğmeye bas kesin açılır."
Tamam beyfendi 3. düğmede de açılmadı, ne olacak?"
Eeee amma uzattın, getir değiştiririz."

Cin

Adamın biri Kaliforniya'da sahil kıyısında yürürken bir şişe bulur. Şişenin mantarını açar açmaz içinden bir cin çıkar. Cin adama der ki:

"Beni şişe içinde hapsolmaktan kurtardın, şimdi benden bir şey dile. Yalnız iyi düşün çünkü bir tek dilekte bulunabilirsin."

Adam düşünür taşınır:

"Ben," der "hayatım boyunca Hawai'ye gitmek istedim ama beni deniz tuttuğu için gemiye binemiyorum, uçaktan da cok korkarım. Hawai'ye gidebilmem için bana buradan oraya bir yol yap."

Cin düşünür, "Bak, bu gerçekten muazzam bir iş." der. "Okyanusun içine o yolu taşımak için yerleştirilmesi gereken yüzbinlerce kolonu, o kolonların deniz dibine çakılmasını, daha sonra da yolun kaplanması için gereken milyonlarca ton malzemeyi düşün. Gerçekten çok zor bir olay. Normalde ben böyle bir sey söylemem ama gel sen vazgeç bu dileğinden başka bir dilekte bulun."

Adam tekrar düşünür. "Peki," der "Hawai`ye yol dileğimden vazgeçiyorum. Bana kadınları nasıl anlayacağımı öğret. Onları neler mutlu eder, neler mutsuz? Kadınları gerçekten etkileyip harekete geçiren seyler nelerdir? Değişik ruh durumlarını nasıl anlarım?"

Cin sorar:

"Yolu iki şerit mi istiyorsun yoksa dört mü?"

Resepsiyon

Temel Londra'da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor.
Yahu" diyor "Ben aşağıda içki isterken Karadenizli olduğum 
anlaşılır mı acaba?"
Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor. 
Bana bir fiski… Yok böyle anlarlar. Bana bir raki. Yok yok...
diyor "Böyle de anlarlar."
En sonunda buluyor ve "Bana bir bira… Tamam" diyor "Böyle iyi. Anlamazlar." Ve aşağıya iniyor bara dirseklerini dayıyor ve sesleniyor:
Barmen bana bir bira." Barmen Temeli biraz süzdükten sonra soruyor: 
Birader sen Karadenizli misin?" Temel:
Uuuy, nasıl anladın?" diyor hayretle.
Çünkü burası resepsiyon, bar karşıda
."

Şıp diye

Adam, tıklım tıklım dolu bir hipermarketteymiş. Alışveriş eden çok güzel bir kadının yanına sokulmuş:
Afedersiniz hanımefendi, karımı kaybettim bulamıyorum, benimle biraz konuşur musunuz?"
Güzel kadın tepkili bir şekilde:
Karınızı kaybetmenizle benim ne ilgim var?"
Adam izah etmiş:
Rica ederim, lütfen yanlış anlamayın. Ne zaman güzel bir kadınla iki çift laf etmeye kalkışsam, karım şıp diye damlar da."
 

Serseri

Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem!" der.
Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karşılığı verir:
Ben çekilirim!"

Şakayı sevmem

Nasrettin hoca pazarda dalgın yürüyormuş. Etrafındaki esnafları seyrediyorken, tam bu sırada ensesine bir tokat gelmiş. Hoca tökezlemiş bir kaç adım sendelemiş sonra toparlanıp sinirli bir
şekilde arkasını dönmüş. Bir bakmış ki kendisinin 2 katı insan azmanı gibi bir adam. Hoca durmuş bir yutkunmuş önce, sonra sinirli sinirli: 
Bana sen mi vurdun?" demiş adama. Adam:
Ben vurdum ne olacak?" demiş. Hoca:
Şakadan mı vurdun ciddi mi?" diye sormuş, Adam terslenmeye devam ederek:
Ciddi vurdum n'apıcan?" deyince bakmış işler sarpa saracak: 
Aman aman, öyle olsun zaten canım…" demiş, "Çünkü şakadan hiç hoşlanmam."
   

Trafik kazası

 

Henüz trafik kazalarında tutanak tutulmaya başlanmamış. İki araba çarpışıyor, şoförlerden biri erkek diğeri kadın. Kadın adama dönüyor ve cilveli bir şekilde: Bu kaza tanışmamız için bir bahane sanıyorum, arabada şarap var tanışmamız şerefine içelim isterseniz."
Adam bayılıyor tabi bu teklife, şişenin yarısına gelince farkediyor ve kadına soruyor:
Siz neden içmiyorsunuz?"
Ben polis geldikten sonra içecegim."

 

Karaborsa

Akıl hastasının biri sinemaya girip, filmi seyretmek istiyordu. Gişeden biletini aldı. Birkaç dakika sonra gelip bir tane daha aldı. Sonra bir bilet daha, bir daha...
Derken gişedeki görevli dayanamadı;
Karaborsa yapıyorsun galiba. Bu kaçıncı bilet alışın?" 
İçeride bir deli var." dedi. "Tam kapıdan girince biletimi yırtıyor. Bende gelip yenisini almak zorunda kalıyorum

Patates tarlası

Nebraska'da yaşlı bir adam yaşardı. Patates ekimi için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir i şti. Tek oğlu olan David ona yardım edebilirdi, fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve müşkülatını izah etti.

****
Sevgili David,
Patates bahçemi belleyemeyeceğimden, kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.
Sevgiler
Baban
****

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı.

****
Babacığım,
Allah aşkına bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm.
Sevgiler.
David

Ertesi gün sabaha karşı saat 04:00' de FBI ve yerel polis çıkageldi ve tüm sahayı kazdılar, lakin hiç bir cesede rastlamadılar. Yaşlı adamdan özür dileyerek gittiler.
Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha aldı.

Babacığım,
Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.
Sevgiler
David
****
 
Temel işe girmiş, ay başında maaşını alınca bir de ne görsün zarfta 100 lira fazla var, sesini çıkarmamış, parayı bir güzel harcamış.
Bir sonraki ay gelince bu seferde zarftan 50 lira eksik çıkmış. Temel köpürmüş; 
Maaşım 50 lira eksik böyle hatayı kabul etmem!" diye bağırınca; 
Peki 100 lira fazla aldığın zaman niye sesini çıkarmadın?" diye sormuşlar. Temel:
Prensibimdir, ilk hatayı affederim

Kahraman

İki akıl hastası, akıl hastahanesinin bahçesinde yürürlerken, hastalardan biri aniden havuza atlamış. Boğulmakta olan hastayı diğeri kurtarmış. Tüm hastahane bu olayı konuşmuş. Son olarak doktorlar toplanmışlar 2nci hastanın bu kahramanlığı gösteremesinden dolayı normal olduğuna ve akıl hastahanesinden taburcu olmasına karar vermişler.
Başhekim:
Sana bir iyi, bir de kötü haberim var. İyi haber senin akıl hastahanesinden taburcu olmana karar verdik. Kötü haber ise arkadaşını banyoda kendini asmış olarak bulduk."
2nci hasta: 
Arkadaşım kendini asmadı. Onu havuzdan çıkardıktan sonra kurusun diye ben astım

Dargınlık

Temel ile karısı kavga edip küsmüşler ve birbirleriyle konuşmuyorlarmış. İsteklerini bir kağıda yazarak gideriyorlarmış.
Yine bir akşam Temel kağıda:
Fadime beni sabah 6 da uyandır." diye yazmış.
Sabah olduğunda bir uyanmış ki saat 8. Tam Fadime'ye bağıracakken bakmış ki kağıda bir not eklenmiş:
Temel kalk, saat 6."

Tatlı mı?

İki akıl hastası havuzun başına gelirler, biri hemen havuza atlar, suyu içer, azıcık içtikten sonra tükürür bunu gören diğer akıl hastası:
Ne yaptın sen şimdi?" der.
Havuzdaki hasta:
Geçen gün iki şeker atmıştım, tatlı oldu mu diye bakıyordum ama olmamış." der.
Dışardaki hasta:
Sen deli misin nesin yahu, karıştırsana

Ayna

Temel iş icabı kasabaya inmiş. Dönerken karısı Fadime'ye hediye olarak bir ayna almış. Eve geldiğinde daha önceden hiç ayna görmeyen Fadime'ye aynayı vermiş. Fadime aynaya bakınca ağlaya ağlaya annesinin yanına koşmuş:
Ana ana bak Temel'in yaptığına. Bunca yıldan sonra üzerime kuma getirmiş."
Annesi aynaya bakmış:
Tüh gözün kör olmasın damat. Bu karı hem yaşlı hemde çirkin..."
  

Üniforma

 

Zararsız bir akıl hastası ile bir polis bir handa, aynı odada misafir olurlar. Akıl hastası hancıya sabah erken yola çıkması gerektiğini söyler ve sabah ezanında uyandırılmasını rica eder.

Hancı akıl hastasını istediği vakitte uyandırır. Karanlıkta giyinmeye çalışan akıl hastası yanlışlıkla polisin üniformasını giyer ve yola koylulur. Epey yol katettikten sonra ortalık aydınlanınca üzerindekileri fark eder ve çok sinirlenir:

Vay aptal hancı! Benim yerime polisi uyandırmış!"

 

Plan bozuldu

Akıl hastanesinde hastalar bir araya gelip kaçış planı yaparlar. Elebaşları planı anlatır:
Büyük bir kütük bulup ilk önce 1.kapiyi, 2.kapıyı ve daha sonra 3.kapıyı kıracağız ve herkes başının çaresine bakıp kaçacak."
Sabah olunca bir kütük bulurlar doğruca 1.kapıyı kırarlar, 2.kapıya koşup onu da kırdıktan sonra 3.kapıya yönelirler 3.kapının açık olduğunu gören elebaşları haykırır:
Arkadaşlar plan bozuldu geri dönün!"

Barmen

Bir adam bara girer ve barmene:

Herkese benden bir içki, sen de iç bir tane." der.

Barmen "Peki efendim" diyerek bardaki herkese birer içki verir, kendisi de bir tane içer. Hesap gelince adam pişkin pişkin "Param yok" der. Barmen çok sinirlenir, güvenliği çağırıp adamı döve döve dışarı attırır.

Ertesi gün aynı adam yine gelir, barmene döner;

Herkese benden bir içki. Ama sana yok. Sen içince sapıtıyorsun."
 

KOCANIN ÇOK BiLENi.. 
 Karıkoca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar.
Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar. 
Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır.Adam uyku sersemidir;
 
güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:

Ne oldu? Ne istiyorsun?' diye sorar.
Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.' 
Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir:'Bunun icin mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum,ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız. Karısı tekrar sorar. Peki, bu sana neyi gösteriyor?
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:
Teolojik olarak Allah'ın kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. 
Felsefi olarak, evrenin sonsuzlugunu ve onun karsisindaki önemsizligimizi goruyorum.
 
Astronomik olarak galaksilerin, yildizlarin, gezegenlerin varligini goruyorum.
 
Yildizlarin konumuna bakarak saatin 3 oldugunu goruyorum.

Meteorolojik olarak da bugun havanin cok guzel olacagini goruyorum. 
Niye sordun bunu bana? Sana neyi gosteriyor?

 
'Necati, Çadirimizi çalmislar!!!

 
 
Insan cok bilince; burnunun ucundakini goremiyo demek ki.

 
Erkekten Güzin Abla Olursa

Sevgili Erkan Ağabey,
bana yardımcı olursunuz diye size yazıyorum..
Geçen gece işe giderken kocamı her zamanki gibi evde tv seyrederken bıraktım. Arabamla daha 500 metre gitmedim ki motoru stop etti. Hayli uğraşıp çalıştıramayınca kocamdan yardım almak için eve geri döndüm.
Eve girince gözlerime inanamadım.. Kocam komşunun kızı ile yatağımızda..
Ben 32, kocam 34 yaşında komşunun kızı ise 22.. Biz 10 yıldır evliyiz.. Yakalanınca resmen çöktü ve itiraf etmek zorunda kaldı.. 6 aydır birliktelermiş..
"Ya bu ilişki şimdi burda bitecek veya evliliğimiz..!" dedim bağırarak..
O gün işi bıraktı, gitgide artan bir depresyona girdi.. Onu çok seviyorum ama o ultimatomu çekince yok oldu.. Resmen eridi.. Artık ona ulaşamıyorum.. Lütfen bana yardım eder misiniz?..
Sevgilerimle,

Ayşe..

Sevgili Ayşe,

Hava soğuksa, hele bu tip kısa mesafelerde motor ısınmadan bastıysan arabalar genelde bunu yapar..
Kaputu aç yakıt borularına şöyle bir bak, ezilme, çöküntü gibi bir şey var mı.. Manifolt bağlantılarını ve karbüratörü gözden geçirt.
Eğer bunlar sorunu çözemezler ise sorun yakıt pompasında olabilir.
Bujilere yeterli benzin gelmiyordur. (araban tüplü mü benzinli mi dizel mi yazmamışsın) sanırım yardımcı oldum,
 Erkan Ağabey'in..


BİZİM ALİ
 
BİR KÜRT BİR HIRİSTİYAN BİR ERZURUMLU ALEVİ BİRDE MÜSLÜMAN SOFU KIŞIN BERABER YOLCULUK YAPARKEN   DAĞIN ORTASINDA KARDA BORANDA YOLLARINI KAYBETMİŞLER. ÜŞÜMÜŞLER TAKATLARI KALMAMIŞ TAM  KENDİLERİNDEN ÜMİTLERİNİ KESMİŞKEN İLERİDE BİR IŞIK GÖRMÜŞLER. ZAR ZOR İLERLEYİP BAKMIŞLAR Kİ BU BİR  EV SON BİR GAYRETLE EVE ULAŞMIŞLAR
 
KAPIYA VURMUŞLAR EV SAHİBİ KAPIYI AÇINCA SOFU BİZ TANRI MİSAFİRİYİZ DEMİŞ. ADAM HOŞ GELDİNİZ AMA YATACAK YERİM ÇOK İÇECEK BİR TAS ÇORBAM VAR DEMİŞ
 
HEPSİ KAŞIKLARI ALIP ÇORBAYI İÇMEYE BAŞLAYACAKKEN ERZURUMLU DURUN DEMİŞ YATALIM EN GÜZEL RÜYAYI GÖREN ÇORBAYI İÇSİN DEMİŞ HEPSİ KABUL ETMİŞ VE YATMIŞLAR.

AMA HİÇBİRİNİN BİRİNE GÜVENİ YOKMUŞ 15 - 20 DAKİKA SONRA TEKRAR KALKMIŞLAR.HIRİSTİYAN BEN RÜYAMDA İSA 'YI GÖRDÜM  BENİ KUTSADI DEMİŞ.

SOFU BEN RÜYAMDA  HZ.MUHAMMEDİ  VE HZ.ÖMERİ GÖRDÜM DEMİŞ. 

KÜRT İSE BEN BÜTÜN ERENLERİ EVLİYALARI ŞUNU BUNU GÖRDÜM DEMİŞ. 

SIRA ERZURUMLU ALEVİYE GELMİŞ. VALLA YATMIŞAM GÖZÜMÜ KAPATMIŞAN  BİZİM ALİ GELDİ  BANA BİR TOKAT ATTI.LAA KALK AÇ AÇ YATILIRMI KALK ÇORBANI İÇ  ÖYLE YAT DEMİŞ BEN DE
ÇORBAYI İÇTİM DEMİŞ. 
( Bu Fıkra için Enver Yalçın'a Teşekkürler)
 


 TOYOTO'NUN KRİKOSU
 
JAPON'UN BİRİ KARADENİZE GELMİŞ KAHVEHANEDEN İÇERİ GİRİP VARMI BENİMLE KAVGA EDECEK BABAYİGİT  DEYİP HAVALANMIŞ KİMSEDEN ÇIT YOK ARKA MASALARDAN TEMEL BEN VARIM DEMİŞ DIŞARI ÇIKMIŞLAR

 BİR SÜRE SONRA KAHVEHANEYE TEKRAR GELMİŞLER JAPON ÖNDE TEMEL ARKADA AMA TEMELİN AĞIZ BURUN YAMULMUŞ TEMELİN ŞAKÜLÜ KAYMIŞ JAPON TEMELİ GÖSTEREREK BUNA EJDER'İN TEKMESİ TEKNİĞİ İLE VURDUM DEMİŞ.

ARADAN BİR YIL GEÇMİŞ AYNI JAPON YİNE GELMİŞ YİNE KAVGA YİNE TEMEL'İN ŞAKÜLÜ KAYMIŞ  JAPON TEMELİ GÖSTEREREK BUNA EJDER'İN YUMRUĞU TEKNİĞİ İLE VURDUM DEMİŞ. 

TABİ JAPONUN BU GELİŞ GİDİŞLERİ HEP DEVAM ETMİŞ VE HER SEFERİNDE TEMEL'İ EJDER'İN ŞU TEKNİĞİ EJDER'İN BU TEKNİĞİ DİYEREK YAMULTUP YAMULTUP GİDİYORMUŞ.

 JAPON'UN BİR GELİŞİNDE VARMI BABAYİĞİT TEMEL  YİNE ÇIKMIŞ .KAHVEHANEDEN ÇIKMIŞLAR. 
BİR SÜRE  SONRA TEMEL ÖNDE JAPON ARKADA  KAHVEHANEYE GİRMİŞLER AMA BU SEFER JAPON HAŞAT BIRAKIN YAMULMAYI JAPON YERLERDE SÜRÜNÜYOR. 

TEMEL JAPONU GÖSTEREK BUNA TOYOTO 'NUN KRİKOSU  İLE VURDUM DEMİŞ
..
( Bu Fıkra için Enver Yalçın'a Teşekkürler)






Talihsiz Duvar Ustası
Rize´de kaza geçiren bir işçi,olayı ayrıntılarıyla anlatmak için, şantiye şefine bir mektup yazmış.....
"Sayın Şantiye Şefim,iş kazası tutanağında planlama hatası diye yazmıştım!
Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı istemişsiniz.
Şu anda hastanede yatmama neden olan olay aynen aşağıdaki gibi olmuştur.
 
Bildiğiniz gibi ben duvar ustasıyım. İnşaatın 6.katındaki işimi bitirdiğimde ,biraz tuğla artmıştı.Yaklaşık 250 kg. kadar olduğunu sandığım bu tuğlaların aşağıya indirmem gerekiyordu.
Bunun için bir varil buldum.Ona sağlam bir ip bağladım. 
6.kata çıkıp ipi çıkrıktan geçirerek,ucunu aşağıya saldım.
Tekrar aşağıya inip ipi çekerek varili 6.kata çıkardım, ipin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Tüm tuğlaları varile doldurup aşağı indim. Tam ipin ucunu çözdüm ki kendimi havada buldum. 

Ben yaklaşık 70 kiloyum varilde aşağı düşerken beni yukarı çekti. Heyecandan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sanıyorum sağ iki kaburgam
bu sırada kırıldı. 
Tam yukarı çıkınca iki parmağım iple birlikte çıkrığa sıkıştı. Böylece parmaklarım da kırılmış oldu.
O sırada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar çevreye
saçıldı. Varil hafifleyince, bu kez ben aşağıya inmeye, varil de
yukarıya çıkmaya başladı ve yolun yarısında kendisiyle tekrar
çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı. Can
havliyle ipi bırakmayı akıl ettim ve tabii yaklaşık 3.kat
hizasından yere düştüm.
sol kaburgalarım ve sol el bileğim de o zaman kırıldı sanırım.
Başımı yukarı kaldırdığımda boş varil hızla üzerime geldiğini
gördüm. Kafa tasım da böyle çatladığını düşünüyorum. Bayılmışım..
Gözümü hastanede açtım. Allah'ın herkesi böyle görünmez kazalardan
korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.



İSTANBUL BÖYLE BİR ŞEHİR İŞTE

Petrol şeyhinin biri, üniversitede okuması için oğlunu İstanbul'a gönderir.

Çocuk ilk devreyi başarıyla bitirdikten sonra notlar değişmeye ve çocuk hafiften serserileşmeye başlar.
İşin kötüsü, memleketten çocuğa gönderilen avuç dolusu paralar da artık yetmemektedir!
Şeyhimiz oğlunu kontrol etmek için adamlarından birini İstanbul'a gönderir.
Adam İstanbul'a gelince bir de ne görsün? Şeyhin okusun diye gönderdiği oğul okulu bırakmış, kendini karıya kıza vurmuştur. Uzun aramalardan sonra çocuk Boğaz kenarında salaş bir meyhanede bulunur.

-'Ya seydi, bu ne kepazeliktir!
Baban seni merak eder! Kalk gidiyoruz Arabistan'a!'
Çocuk:
Ayva seydi' der, 'Ama önce bir otur da şu manzaraya bir bak...'
Şeyhin adamı 'Bunda ne kötülük olabilir ki' diye düşünür ve masaya oturur.
Sandalcılar çaparilerini sallamakta, arkadaki tepelerin ardında batan kıpkırmızı güneş, Boğaz'ı kırmızının tonlarına boyamaktadır. Manzarayı seyrederken, garsonun getirdiği kavundan bir tane ağzına atar.

Ardından peynirin de tadına bakılır. Eh eşek değiliz ya, şu aslan sütü denen meretin de bir tadına bakalım derken orada ipler kopar.

Şeyhin oğlu ve Boğaz tarafından ayartılan adam, yorgun ve akşamdan kalma oldugu anlasilan bir sesle,15 gün sonra, efendisini arar:

-'Ya seydi, Veled mazbut velâkin memleket puşt!' 



ERZURUMLU GARİBAN.

Erzurumlu harmanını kaldırmış, ekinini kurutuyormuş.Öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış. "Allah'ım, ne olursun ekinim kurumadan yağmurunu yağdırma! Allah'ım lütfen, birkaç gun yağdırma, ne olur" demiş.
Ekini kurudu  kuruyacak,  aksam üzeri, son yarım saatte bir yağmur bir boran, tüm ekini çürümüş.                      
O hırsla eve gelmiş. Bir de bakmış ki eşeği de yıldırım çarpmış.
Bu olay Erzurumlunun içine oturmuş ama bir şey de yapamamış.
Zaman geçmiş, Ramazan ayı gelmiş. 
İlk
gün niyetlenmiş Erzurumlu. 
Tam İftara yarim saat kala bir sigara çıkartıp yakmış.İlk nefesini  söyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş.

Nasıl illet oliysen simdi degil mi?"  demiş ve eklemiş:
"Daha dur sen.Ölen eşeği de kurbana saymazsam şerefsizim.



Cennete mi Gitmek İstiyorsun
Kadinin biri kocasini aldatmaya karar verir ve köyün imami olan Mahir'e  bunun cezasinin cehennem'de ne kadar olucagini sormaya gider

İmam Mahir, anlatmaya baslar :
-'Kizim köyün muhtariyla kocani aldatirsan alti ay,
- ögretmeniyle yaparsan bir yil,
- bekçi ile yaparsan iki yil..'
 Kadin  dayanamayip sorar: 
-'Peki imam efendi ya köyün imamiyla aldatirsam cezasi  ne kadardir?
 İmam gevrek gevrek gülerek : 'Seni gidi kafir seni!..
Cennet'e mi gitmek istiyorsun


DERTLİ  KOCALAR

İki komşu kadın hafta sonu kocaları olmadan yemeğe çıkmışlar.Yemekten sonra bara gitmişler.Derken sabaha dogru iyice sarhoş  eve yürümeye başlamışlar iyice sıkıştıklarını fark etmişler ama etrafda tuvalet falan bulamamışlar. Bir mezarlıgın yanından geçerken biri hadi şurada yapalım kimse görmeden demiş.Başka çare de yok korka korka girip bir kenarda işlerini bitirmişler.Temizlenmek için bir şey bulamadıklarından biri külodunu çıkarıp kullanmış digeri eve böyle dönemem diye oradaki çelenklerden düşmüş bir bandı alıp kullanmış.Sabah kocalardan biri uyanıp karısını donsuz olarak sızmış görünce telefona sarılıp öbürünü arayarak yahu biz fena boynuzlandık galiba.Karım eve sabaha karşı ve donsuz olarak dönmüş deyince öteki koca daha kötü bir sesle Sen gene iyisin bizimkinin kıçına seni asla unutmayacagız diye bir de bant yapıştırmışlar cevabını vermiş


                 Bir Anadolu Fıkrası

Aslan Ormanda dolaşırken yanına bir Tilki gelmiş ve arkadaş olmuşlar dagda bakmışlarki bir At yılkısı var Aslan Tilkiye sormuş yelelerim kabarıyormu demiş tilki evet demiş gözlerim kızarıyormu demiş  tilki yene evet demiş Aslan arkam alıp veriyormu demiş Tilki yine evet deyince Aslan kükremiş At'a saldırmış ve parçalamış Tilki ile birlikte afiyetle yemişler.

Buseferde Tilki dolaşırken bir kurda raslamış ve arkadaş olmuşlar bakmışlarki bir katır sürüsü var Tilki Gurda sormuş yelelerim kabarıyormu kurt hayır demişsen evet de demiş kurt'ta evet demiş 
gözlerim kızarıyormu demiş kurt yene hayır demiş tilki sen evet de demiş kurt yine evet demiş 
Tilki arkam alıp veriyormu demiş kurt yine hayır demiş Tilki sen evet de demiş kurt istemeyerek evet demiş Tilki Pıfff diye Katıra saldırmış Katır Bir tekme vurunca Tilki 10 metre yuvarlanmış ve hemen kurt koşmuş Tilki kardaş biraz evvel dediklerivin hepsi şimdi oluyor demiş ve Tilki ölmüş

Bektaşı fıkrası

Bektaşı Ramazanda Rakı içiyormuş 
Fakat zamanın kadısı içkiyi kesinlikle yasaklamış içene ölüm cezası veriyormuş Fakat o ara bektaşının yanına Caminin hocası gelmiş erenler neye içiyorsun Ramazan degilmi demiş Bektaşı Hocaya demişki
 Ramazan giderse bir daha gelir ben gidersem birdaha gelmem demiş ve Hocayı Rakı içmeye davet etmiş hoca  bu işin müptalası imiş teklifi kabul etmiş ve beraberce içmişler.
Bunu kadı duymuş vezirini gönderip ikisinide huzuruna getirtmiş ve sormuş Ramazanda içki içmenin yasak oldugunu bilmiyormudunuz 
Bektaşı demişki efendum ben gayrımüslümüm Kadı sen çık demiş 
ve Hocaya gelmiş sen neye içtun demiş hoca kem kum etmiş cevap verememiş 
Kadı vezirine dönmüş buna üç dilek dilesin dileklerini yapın ve infaz edin demuş bu ara Bektaşı devreye girmiş Kadıya demişki efendum ben Müslüman olursam Hocayı af edermisin Kadı duşunmuş ve kararını vermiş evet ederum demiş bunun üzerine Zaten Müslüman olan Bektaşi Kelimeyii şaadet getirip müslüman olmuş.
Kadının huzurundan ayrılmışlar Hoca Bektaşıya dönüp sormuş yahuu erenler sen ne biçim bir insansın Bektaşı kızmış sanadamu yaramadım
Gayrımüslüm oldum kendimi kurtardım Müslüman oldum seni kurtardım demiş 


Bektaşi Namaza Gitmiş

Bektaşi namaz kılmaz, Ramazan'da oruç tutmaz, Hacca gitmez, camiye uğramaz; ama, parasızlık canına tak deyince niyetlenmiş:
- Ulan, demiş, bir kez deneyeyim, belki tutar...
Bu kafayla camiye gitmiş, cemaatle namaz kıldıktan sonra başlamış duaya:
- Ey Allahım, şu arada bana hatırı sayılır bir para ihsan et de hem borçlarımı ödeyeyim hem de sofrayı kurup ağız tadıyla bir rakı içeyim...
Yanında namaza duran sofu, Baba Erenler'in duasını duyunca küplere binmiş:
- Behey dinsiz imansız herif!.. Hiç Allah'tan rakı parası istenir mi?..
Bizimki istifini bozmamış:
- Peki, sen ne istedin?..
- İman istedim, ahlak istedim...
Bektaşi:
- Ne kızıyorsun imanım; bende iman da var, ahlak da var; ama parayla rakı yok!.. Herkes kendinde olmayanı ister!..
 
 



     SENİ ÖZLÜYORUZ

 
 
 

 
HASAN-SAFİYE YALÇIN  
 

--------------------------------------